Haset ve Çekememezliğin Acı Sonuçlarını Anlatan İbretlik Bir Hikaye

Haset ve Çekememezliğin Acı Sonuçlarını Anlatan İbretlik Bir Hikaye

Anlatıldığına göre, bir adam bir hakimin huzuruna girer ve şöyle seslenir: "İyiliksever bir insana, mevkiine uygun bir şekilde davranılmalı, kötü kişiye ise zaten kötülüğü yeter." Orada bulunanlardan biri, adamın hakim karşısındaki duruşunu ve konuşmasını kıskanarak harekete geçti. Hükümdara giderek, "Seninle konuşan adamın ağzı kötü kokuyor," dedi. Hükümdar da, "Peki bunu nasıl ispatlayabilirsin?" diye sordu. Adam şu cevabı verdi: "Onu huzurunuza getiririz. Yaklaştığında, o kokuyu duymamak için eliyle burnunu kapatacak." Adam huzurdan çıkar ve doğru haset duyduğu adama gider. Onu evine yemeğe davet eder. İkram ettiği yemeğe bolca sarımsak koyar. Yemekten sonra hükümdarı huzuruna çağırır. Adam, yediği sarımsağın kokusunun duyulmaması için huzura girince eliyle ağzını kapatır. Bu durumu gören hükümdar, hasetçinin doğru söylediğine inanır.

Hükümdar, kendi el yazısıyla valilerinden birine bir mektup yazarak şöyle der: "Bu adam sana geldiğinde, derhal boynunu vur, derisini yüz ve içine saman doldurarak bana gönder." Masum adam yazılan mektubu hükümdardan alarak çıktı. Bu sırada cimri adam, hükümdarın kendi el yazısıyla sadece cezalandıracağı kişiler için mektup yazdığını bildiğinden, o adama yetişerek mektubu kendisine vermesini istedi. Diller dökerek adamı kandırdı, mektubu elinden aldı ve valiye götürdü. Vali mektubu okuduktan sonra, adama, kendisini öldürmesi, derisini yüzmesi ve içine saman doldurup hükümdara gönderilmesinin emredildiğini söyledi. Bunun üzerine adam, mektubun kendisine ait olmadığını ve hükümdara bunun sorulmasının istediğini söyledi. Fakat vali buna gerek olmadığını belirterek adamı öldürdü ve derisine saman doldurarak hükümdara gönderdi.

Daha sonra asıl mektubu alan kişi, adeti üzere hükümdarın huzuruna çıktığında hükümdar şaşırdı: "Mektubu ne yaptın?" diye sordu. O da: "Falanca adam, mektubu kendisine vermemi istedi ve ısrar etti; ben de ona verdim" dedi. Hükümdar: "O adam, benim ağzımın çok kötü koktuğunu söylediğini aktardı. Bu doğru mu?" diye sordu. Adam: "Hayır, kesinlikle böyle bir şey söylemedim" diye cevap verdi. Hükümdar: "Peki, madem söylemedin, niçin elinle burnunu tutuyordun?" diye sordu. Adam da: "Beni yemeğe davet etmişti. İkram ettiği yemekler ise çok sarımsaklıydı. Ardından da siz çağırdınız. O pis kokuyu duymamak için ağzımı kapatarak huzurunuza girdim" cevabını verdi. Hükümdar bunun üzerine gerçeği anladı ve asıl kötülüğü yapan kişinin layık olduğu cezayı çektiğini söyledi. Allahım, bizi kötü ahlaktan koru!"

Bu hikayeyi anlatan İsmail Hakki Bursevi, haset etme, çekememe, başkasının sahip olduğu şeyleri kıskanmanın aynı zamanda Allah'a karşı gelmek olduğunu da vurgular. Şöyle açıkları:


Haset ve çekememezlik ile Allah'a karşı gelmenin 5 açıklaması

Bazı bilge kişiler, kıskançlık duygusu içinde olanların, beş yönden Rablerine karşı bir mücadeleye girdiklerini belirtirler:

  1. Başkasına verilen her nimete öfke ve kin duyarlar.
  2. Allah'ın yaptığı taksime razı olmaz, "Böyle değil de, şöyle taksim etseydi" derler.
  3. Allah, lütfunu dilediğine verir, kıskançlar ise Allah'ın lütfunda cimrilik ederler.
  4. O, Allah dostunu kıskanır, çünkü onun gözden düşmesini ve elindeki varlığı kaybetmesini ister.
  5. Hasetçiler, Allah'ın düşmanına, yani şeytana yardımcı olurlar.

Şüphesiz insanın kıskançlığı, düşmanına değil, kendisine aleyhinedir. Bu, düşmana atılan bir taşın geri sekerek, atan kişinin kaşını yarasına benzer. Adam bunun üzerine daha da öfkelenerek bir taş atar ve birincisinden daha şiddetli bir şekilde atar. Bu defa da geri sekerek taş, adamın gözünü çıkarır. Bu kez de kanı beynine sızar. Düşmanlarıysa, bu durumu karşısında, çevresini sararak onunla alay etmeye başlarlar. İşte kıskançlık içindeki kimsenin durumu budur. (Bursevi, s. 212)


Kaynaklar:

İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.

Next Post Previous Post
No Comment
Add Comment
comment url