Kur’an’da geçen “raina” ve “unzurna” nedir ve raina’nın yasaklanmasının hikayesi
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 104-105. ayetlerde iman edenlere Hz. Peygambere “raina” değil “unzurna” diye hitap etmeleri isteniyor. Bu olayın arka planında ne oldu? Bakara suresi 104-105. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.
Bakara suresi 104-105. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu
Aşağıda Bakara suresi 104-105. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi ve Kadı Beydavi tefsirlerinde yer alan yorumlar yer alıyor.
İlk önce ayetlerin mealine bakalım.
Bakara suresi 104-105. ayetlerin meal-i şerifi
104- Ey iman edenler! "raina" demeyin, "unzurna " deyin ve iyi dinleyin, kafirler için elemli bir azap vardır.
105- Ne Kitap ehlinden, ne de müşriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayır indirilsin istemez. Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok büyük lütuf sahibidir.
Önceki ayetler: Bakara Suresinde Sihrin Küfür Sayılması Hakkında Ayetlerin Tefsiri ve Yorumu
Neden Kur’an’da “raina” yerine “unzurna” denilmesi isteniyor?
Kur'an'da seksen sekiz yerde müminlere "Ey iman edenler!" diye hitap buyurulmuştur. Oysa Tevrat'ta "Ey miskinler!" diye hitap edilirmiş; nihayet miskinlik onların damgası olmuş, güven ve emniyet de Müslümanların akıbeti olacaktır. Ey iman şerefiyle şereflenmiş olanlar, "raina" demeyiniz de "unzurna" deyiniz ve kulak veriniz, dinleyiniz! "Raina" "bize müraat et" demektir. (Yazır, s. 374)
Başlangıçta Peygamber Efendimiz tarafından bir şey tebliğ ve talim buyurulduğu zaman, ara sıra müslümanlardan bazıları "raina" yani "Bize riayet et ey Allah'ın Resulü." derlerdi ve bununla "Bizi gözet, acele etme, müsaade buyur ki anlayalım." demek isterlerdi. Cenab-ı Allah, böyle demeyi, bu "raina" tabirini kullanmayı yasaklayarak "raina" demeyiniz, bu tabiri kullanmayınız da "unzurna" bize bak, bizi gözet, deyiniz ve söze de iyi kulak veriniz, dikkatle dinleyiniz, iyi belleyip akılda tutunuz, buyuruyor ki, bunda çok ince ve mühim bir edep öğretimi vardır. (Yazır, s. 375)
Ayette “raina” demeyin, “unzurna” deyin emredeilmesinin arkasındaki hikaye
Yahudiler arasında birbirlerine sövmek için kullandıkları meşhur bir kelime vardı. İbranice ve Süryanice'de "raina" diye söylerlerdi. Bu tabir, Arapça'da "dinle" anlamına gelen "raina" kelimesine benzer. Ancak Yahudiler bunu "bizim çoban" anlamında, "sözü dinlenmez herif!" gibi hakaret ve alaya alma manası ifade eden bir kelime olarak kullanırlardı. Müslümanların Hz. Peygamber'e karşı "raina" diye hitap etmelerini Yahudiler fırsat bilerek, ağızlarını eğip bükerek, sövmek ve hakaret kastıyla "raina" demeye başlamışlardı. Sa'd b. Muaz hazretleri bunu işitince, "Ey Allah'ın düşmanları, lanet olsun size! Vallahi, hanginizin Resulullah'a karşı bunu söylediğini bir daha işitirsem boynunu vururum." demiş. Onlar da buna karşı "Siz böyle söylemiyor musunuz?" diye kaçamak bir cevap vermişlerdi. Bunun üzerine bu ayetin inmiş olduğu rivayet edilmiştir. Nisa Suresi'nde "Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirerek, dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak, peygambere karşı da, 'İşittik ve isyan ettik, dinle ey dinlenmez olası, raina' derler." (Nisa, 4/46) ayeti bu hadiseyi açıkça göstermektedir. (Yazır, s. 375)
“Rabbiniz tarafından size bir hayır indirilmesini” ayeti açıklaması
"Ne kitap ehlinden olan kafirler... Yahudilerden bir grup, müminlere karşı sevgi gösterisinde bulunuyor ve onlar için iyilik istediklerini ileri sürüyorlardı. İşte bu ayet onları yalanlamak üzere indi. 'Ne de müşrikler...' Yani inkarcıların tümü 'Rabbiniz tarafından size bir hayır indirilmesini...' Yani vahiy ve Kur'an'ı 'istemezler.' Dolayısıyla anlam, 'kafirler ve müşrikler sizin peygamberinize ve onun vasıtasıyla tüm ümmetinize bir hayır indirilmesini sevmez ve bundan hoşlanmazlar' şeklinde olur. Çünkü onlar sizi kıskandıkları için, kendilerinin vahye daha layık olduğunu düşünür ve size gelen vahiyden hoşlanmazlar. (Bursevi, s.212)
“Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder” ayeti açıklaması
'Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder.' Rahmet, peygamberlik, vahiy, hikmet, yardım ve zafer anlamına gelir. Dilediğini rahmetiyle seskin kılar ve rahmeti, iradesiyle ona özel kılar. 'Allah büyük lütuf sahibidir.' Herhangi bir sebebe dayanmaksızın peygamberlik ve vahiyle kimi seçkin kıldıysa, onlara karşı büyük ikram sahibidir. Bu ayette peygamberliğin Allah tarafından verilmiş bir lütuf olduğuna işaret ediliyor. Bazı kulların bundan yoksun bırakılması, Allah'ın fazlının darlığından değil, aksine onun dilemesine ve kendisinin bildiği bir hikmete dayanır. Bu bakımdan Allah'ın mümin kullarına olan lütfuna karşı çıkan kimse, işin gerçek yüzünü bilmiyor demektir." (Bursevi, s.212)
"Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder." Allah dilediğine nimet verir, hikmet öğretir, ona yardım eder. Ona vacip bir şey yoktur, kimsenin Allah'tan hak talep etme hakkı söz konusu değildir. (Beydavi, s.179)
Ayrıca bakınız: Haset ve Çekememezliğin Acı Sonuçlarını Anlatan İbretlik Bir Hikaye
Kaynaklar:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.
İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.
Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.