Bakara suresinde Yahudi ve kafirler için lanet ve azap vardır diyen ayetlerin yorum ve tefsiri
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 88-90. ayetlerde Yahudilerin inandıkları Tevrat’ta açıkca geçmesine rağmen Hz. Muhammed (sav) ve Kur’an’ı inkar etmeleri üzerine onlar ve kafirler için Allah’ın laneti ve azap olduğu anlatılıyor. Bakara suresi 88-90. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.
Bakara suresi 88-90. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu
Aşağıda Bakara suresi 88-90. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi ve Kadı Beydavi tefsirlerinden yer alan yorumlar yer alıyor.
İlk önce ayetlerin mealine bakalım.
Bakara suresi 88-90. ayetlerin meal-i şerifi
88- (Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kafirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az imana gelirler.
89- Yanlarındakini tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkir ettiler. İşte bundan dolayı Allah 'ın laneti kafirleredir.
90- Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıklan şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kerenıinden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkar ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kafirler içindir. (Yazır, s. 345)
Önceki ayet: Bakara suresi 87. ayet: Hz. Musa'ya Tevrat, Hz. İsa'ya mucizeler ve Ruhü'l-Kudüs’ün tefsiri ve yorumları
Kur’an’ın, “kelplerimiz perdelenmiştir” diyen Yahudilere cevabı
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yaşadığı dönemdeki Yahudiler: “Kalplerimiz perdelenmiştir,” kalplerimiz perdelerle örtülmüştür, dolayısıyla ne Muhammed'in getirdiği şey ne de onun anlam ve inceliği oraya ulaşamıyor dediler. İşte bunun üzerine Allah, gerçekten bunların kalplerinin bu şekilde yaratılmış olduğu hakkındaki iddialarını reddediyor. Çünkü onlar, fıtrat üzere yaratılmışlardı. “Hayır, Allah onları inkârlarından dolayı lanetlemiştir.” Aksine inkârları yüzünden Allah onları rezil ve rüsvay etmiştir. “Ne de az iman ederler.” Bu da kitabın bir kısmına olan imanlarıdır. (Bursevi, s. 191)
Hasılı bunlar: “Bizim kalplerimiz kılıflıdır,” yani kabukludur dediler. Bununla Hz. Muhammed'in davetine ve Kur'an'ın irşadlarına karşı kalplerinin kapalı olduğunu ve bunları dinlemeye, anlamaya yanaşmak niyetinde olmadıklarını alay ve küçümseme ile söylemek ve ilahi hidayete ihtiyaçları olmadığını iddia etmek suretiyle akıllarınca iftihar etmek istediler. Hayır, işin aslı öyle değil, belki küfürleri sebebiyle Allah onları lanetledi, rahmetinden uzaklaştırdı. “Allah onların kalplerini ve işitmelerini mühürlemiştir; gözlerine de perde çekilmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara, 2/7) ayetinin hükmü tecelli eyledi. Onun için bunlar az, pek az iman ederler. Yukarıda “Size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın,” (Bakara, 2/40) ayeti celilesiyle yapılan o büyük ve latif davetler ve onu takip eden yüksek uyarılar karşısında bunların en nihayet “Kalplerimiz kılıflıdır,” diye inat etmeleri ileri gelmektedir. Nasıl lanetlenmesinler ki, iftihar edecek bir sebepten değil, sırf mel'unluklarından lanetlenmişlerdir.
Ne zaman ki, onlara Allah tarafından yeni ve büyük bir kitap, yanlarında bulunan ve “Sizi ahir zaman nebisi kurtaracaktır” diye müjde veren Tevrat’ı inkar etmeyip “O da Allah kitabıdır, verdiği haberler gerçektir,” deyip doğrulayan bir kitap, yani Kur'an geldi. Daha önceleri ise onlar küfür ehline, yani müşrik Araplar'a karşı bunun geleceğinden söz açıyorlar ve bu sayede onlara üstünlük sağlayacaklarına inanıyorlardı. “Allah'ımız, Tevrat'ta özelliklerini yazılı bulduğumuz ahir zaman peygamberi hürmetine bize yardım et!” diye dua ediyorlar ve “Bizim söylediğimizi tasdik ederek ortaya çıkacak olan bir peygamberin gelme zamanı yaklaştı, gölgesi üstümüzde dolaşıyor. Biz onunla bir olup sizi Ad ve İrem gibi katledeceğiz.” diyorlardı. (Yazır, s. 345-346)
Allah'ın laneti ile ilgili ayet ve 2 tür lanet
"Allah'ın laneti kâfirlerin," yani onların "üzerinedir." Burada "onlar" zamiri yerine doğrudan "kâfirler" ifadesinin kullanılması, küfürleri sebebiyle lanete hak kazandıklarını göstermek içindir.
Lanet, kâfirler için kullanıldığında, mutlak anlamda rahmet ve ikramdan uzaklaştırılmak, günahkâr müminler hakkında kullanıldığında ise ikramdan uzaklaştırılmak anlamlarına gelir. Nitekim Hz. Peygamber'in: "Kim ihtikâr yaparsa o lanetlenmiştir" ifadesi de böyle bir anlama işaret etmektedir. Burada, halkın sıkıntılı zamanında satmayı düşünerek daha önce mal alıp saklayan kimsenin, iyi kimselerin elde edeceği dereceden uzaklaştırıldığına işaret edilmektedir. Yoksa bu, Gaffar olan Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılma anlamında değildir. (Bursevi, s.193)
Neden Yahudiler Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmedi?
"Allah'ın," risalet yükünü taşımaya ehil olan "kullarından dilediğine," yani seçtiğine... Burada kastedilen kişi Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir. Yahudiler son peygamberin geleceğine inanıyorlardı, fakat onun Hz. İshak'ın soyundan geleceğini zannediyorlardı. Ancak son peygamber İsmailoğulları arasından çıkınca kıskandılar. Peygamberlik gibi bir görevin İsrailoğulları'ndan başkalarına geçmesini kabullenemediler. (Bursevi, s. 194)
İki farklı azap: Müminin azabı ile kafirin azabı
Ayetin sonunda "Kafirler için zillet verici bir azap vardır." deniliyor. Günahkar kimselerin azabı, onları temizleyicidir. Ama kafirlerin azabı daimidir ve zillet vericidir. (Beydavi, s. 167)
Bursevi de tefsirinde ayetteki bu ifade ile ilgili benzer bir yorumda bulunuyor: Ayette ayrıca, müminlerin azaplandırılmasının eğitim ve arındırma, kafirlerin azaplandırılmalarının ise aşağılanma ve ağır bir cezalandırma olduğuna işaret vardır. (Bursevi, s. 195)
Kaynaklar:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.
İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.
Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.