Bakara suresinde Yahudilere sığır kesme emrinin arkasındaki ilginç hikaye ve ayetlerin yorum ve tefsiri

Bakara suresinde Yahudilere sığır kesme emrinin arkasındaki ilginç hikaye ve ayetlerin yorum ve tefsiri

Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 67-71. ayetlerde Hz. Musa’nın Yahudilere bir bakara (sığır) kesmelerini emreder. Aslında bu sığır kesmi emrinin ilginç bir hikayesi var. Olayın arkasında hakıs bir şekilde bir kişinin katledilmesi, katilleri bulmak için sığır kesme emri, bu emre direnme ve sorular sorarak işi uzatma çabası ve aslında ilk başta basit olan bir emri sonunda daha zor bir halde yapmak zorunda kalma durumu var. Bakara suresi 67-71. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.


Bakara suresi 67-71. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu

Aşağıda Bakara suresi 67-71. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi, Kadı Beydavi, Mukatil bin Süleyman ve Muhamed Esed tefsirlerinden yer alan yorumlar yer alıyor.

İlk önce ayetlerin mealine bakalım.


Bakara suresi 67-71. ayetlerin meal-i şerifi

67- Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "Ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.

68- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız." dedi.

69- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır." dedi.

70- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz." dediler.

71- Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır." Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun." dediler. Nihayet onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı. (Yazır, s. 319)


Bakara suresinde sığır kurban etme emrinin arkasındaki hikmet

“Ve hani Musa, kavmine hitaben "Allah size bir bakara (sığır) kurban etmenizi emrediyor.” demişti de buna karşı kavmi ona Çok tuhaf, sen bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi.  Acaba neden böyle demişlerdi? Deniliyor ki, Allah'ın bakara kesmeyi emretmesini akılları almadı. Buna bir sebep bulamadılar, bir ilişki kuramadılar, bunu acayip buldular. Biz bundan şunu anlıyoruz ki, Samiri'nin icat ettiği buzağı olayı da bunun açıkça ipuçlarını verdiği gibi, Musa kavmi, o zamana kadar bakarayı mukaddes bir hayvan görüyor ve öyle kabul ediyorlardı. Bundan dolayı bakaranın kurban edilmesini, edilebilmesini tasavvur bile edemiyorlar, bunu akılları almıyordu. Böyle olması ise bu emrin onlara henüz Mısır'da iken ve Hz. Musa'nın peygamberliğinin ilk zamanlarında verilmiş olmasına işaret eder. Firavun kavmi olan putperest Mısırlıların Apis öküzüne taptıkları ve boğanın, bunların en yüksek mabutlarını temsil ettiği, tarihi rivayetlerden olduğuna göre, sığır kurban etmek, o zaman İsrailoğulları üzerinde şiddetle hakim olan Firavun kavminin taptığı tanrılara boğazlamak demek olacağı için, İsrailoğulları açısından Mısır'da iken, bir ihtilal anlamı taşıyan böyle müthiş bir emir, elbette kolayca yerine getirilebilecek bir emir ve tasavvuru mümkün bir iş değildi. Mısır'dan çıktıktan sonra bile yine bu buzağı meselesinin dinden sapma ve dalalete alet edilmesinden anlaşılıyor ki, Musa kavmi henüz sığır kesilmesini içine sindiremeyecek, bundan memnun olmayacak, bunun Allah tarafından bir hayır vesilesi olduğunu kolaylıkla anlayamayacak bir durumda bulunuyordu. Şu halde bu zihniyeti ıslah etmeye yönelik ve netice itibariyle ölünün yeniden dirilmesine bir misal vererek fitneyi def edecek olan bu sığır kurban edilmesi emrini duydukları zaman Hz. Musa'ya karşı, "Böyle şey mi olur, sen bizimle eğleniyor musun?" diye durumu tuhaf karşıladılar, ona inanamadılar. Hz. Musa da bunlara "Ben, böyle insanlarla alay eden cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi. Kendisinin yalnızca ilahi emirleri tebliğ ettiğini ve bu tebliğin cahilane bir tebliğ olmadığını anlatmak istedi. (Yazır, s. 320) 

Ayrıca bakınız: Kur’an’da Hz. Musa, Yahudiler, onlara verilen nimetler ve Allah’a karşı gelmeleri ile ilgili ayetler


Bakara (sığır) kesme ayetinin hikayesi

“Şüphesiz Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor.”

Bu kıssanın evveli, “Hani birini öldürtmüştünüz de suçu birbirinize atmıştınız.” (Bakara, 72) ayetidir.

Burada, İsrailoğullarının,

  • Emir ile dalga geçmek,
  • Sualde aşırıya kaçmak,
  • Emri hemen yerine getirmemek gibi seyyielerinden bir kısmı nazara veeilmek için kıssaya bu şekilde başlanmıştır.

Kıssa şöyledir: İçlerinde yaşlı bir zengin vardı. Mirasına konmak için, kardeşinin çocukları bunun oğlunu öldürdüler ve cesedini şehrin kapısına attılar. Ardından “amca oğlumuz öldürüldü, kısasını isteriz” diye yalandan konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Allahu Teâlâ bir sığır boğazlayıp bunun bir parçasıyla maktüle vurmalarını, o zaman maktülün katilini haber vereceğini bildirdi. (Beydavi, s. 151)

«Dediler ki:» Burada âdeta: "Ne yaptılar, hemen emre yanaştılar mı?” gibi bir soru ortaya çıkıyor. Onlar da buna: “Bizimle alay mı ediyorsun” » cevabını verdiler. Yani: "Bizimle eğleniyor musun? Biz senden katili ortaya çıkarmanı istiyoruz, sen ise kalkıp bizden bir sığır kesmemizi istiyorsun. (Bursevi, s. 167)

Bakara suresi 67-71. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu

Daha sonra Hz. Musa'nın kavmi, bir sığırın kesilmesinin kesin olarak Allah'ın emri olduğunu anlayınca, ileride de geleceği gibi, o sığırın niteliklerini soruşturmaya başladılar. Eğer böyle yapmayıp da hemen herhangi bir sıgırı kesmiş olsalardı, bu yetecekti. Fakat onlar işi zora koştular. Allah da işlerini zorlaştırdı. Gerçi bu da bir hikmete bağlıdır. Burada, başka hayvanların değil de, ineğin seçilmesinin nedeni, yahudilerin sığıra ve buzağıya tapmalarındandı. Çünkü sığır sevgisi kablerine iyice yerleşmişti. Nitekim: "Küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi dolduruldu” (Bakara: 93) âyetiyle Rabbimiz buna işaret buyurmuştur. Daha sonra tevbe ettiler ve Allah'a ibadete ve taata yöneldiler. Allah da, kendilerini sevdikleri bir şeyle deneyerek tevbelerinin gerçekliliğini ortaya çıkarmak, kalblerindeki sığır sevgisini kopararak atıp atmayacaklarını denemek istedi. (Bursevi, s. 168)


“Az kalsın yapmayacaklardı.”

İşi uzatmaları ve yokuşa sürmelerinden dolayı veya kâtilin ortaya çıkmasıyla rezil olacaklarını bildiklerinden veya sığırın fiyatının pahalı oluşundan az kalsın yapamayacaklardı.

Rivayete göre, o zamanda salih bir adamın dişi bir buzağısı vardı. Onu ağaçlık bir bölgeye getirdi “Ya Rabbi, onu oğlum için büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum” dedi. Ayette belirtilen bütün özellikler sadece bunda vardı.

Sığır boğazlamakla emrolunanlar gittiler, notmalde o günün şartlatında sığır üç dinar iken, bunu ağırlığınca altın ödeyetek o salih zâtın oğlundan ve annesinden satın aldılar. (Beydavi, s. 153)


“...Akabinde o sığırı boğazladılar...”

Musa'ya da, "ineği boğazladık" dediler. O da, " ineğin bir azasını alın ve onunla maktule vurun" dedi. İneğin sağ bacağı ile vurmalarıyla birlikte maktul damarlarından kan akar vaziyette kalktı ve amcasının çocuklarının ismini zikrederek, "Beni filan ve filan kişi öldürdü" dedi, sonra tekrar ölü olarak yere yıkıldı. O iki kişi yakalanıp kısasen öldürüldüler. İşte Yüce Allah'ın, Nihayet o sığırı boğazladılar buyruğu bunu anlatmaktadır. (Mukatil, s. 92)

Bir dua: Allah’ın melekler ve peygamberlere öğrettiği ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) tamamladığı dua


Yahudilerin sığır kesme emrini karmaşık yapmalarının İslam hukukuna bakışla yorumu

Hz. Musa vasıtasıyla kendilerine vahyedilen basit bir emrin daha net bir tanımını elde etmeye yönelik inatçılıkları, neredeyse emri yerine getirmelerim imkansız kılacaktı. 

Taberî, İbni ‘Abbâs'ın aşağıdaki görüşünü aktarır: “Eğer [ilk anda] seçtikleri herhangi bir sığırı kurban etseydiler görevlerini yerine getirmiş olacaklardı; ama onu kendileri için karmaşık hale getirdiler ve Allah da onu onlar için zorlaştırdı.” Benzer bir görüş, aynı bağlamda, Zemahşerî tarafından da ifade edilmiştir. Bu kıssanın ahlakî yönünün, bütün dinsel hukukların (dolayısıyla İslam Hukuku'nun) önemli bir problemine işaret ettiği görülmektedir: yani, başlangıçta genel ifadelerle verilen herhangi bir dinî kanunla ilgili ilave detaylar istemenin hoş görülmemesi — çünkü bu tür detaylar, sayı ve şekil olarak ne kadar çok olursa, kanun da o kadar katı ve karmaşık hale gelir. 

Bu noktayı çok iyi kavrayan Reşid Rıza, yukarıdaki Kur’an pasajı üzerindeki yorumunda aşağıdaki görüşleri serdeder: “Bundan alınacak ders, kişinin kanunları daha karmaşık hale getirecek olan (hukukî) taleplerde bulunmaması gerektiğidir. İşte ilk Müslüman nesiller meseleyi böyle görmüşlerdir. Onlar meseleleri kendi içinde giriftleştirmediler ve böylece onlar için, şeriat (dîn), tabii, kolay ve müsamahakar idi. Ama sonradan gelenler, kendi kıyaslamaları (ictihâdlan) yoluyla çıkardıkları (bazı) buyrukları dine ilave ettiler; ve bu (ilave) buyruk ve yasakları o kadar çoğalttılar ki şeriat, toplum için ağır bir yük haline gelmeye başladı.” (Esed, s. 67).


Kaynaklar:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.

İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.

Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.

Mukatil bin Süleyman, Tefsir-i Kebir, Çev: M. Beşir Eryarsoy, Cilt 1, İşaret Yayınları, İstanbul, 2006.

Muhammed Esed, Kuran Mesajı Meal-Tefsir, Çev: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret Yayınları, İstanbul, 2015.


Next Post Previous Post
No Comment
Add Comment
comment url