Allah’ın nimet vermesi ve nankörlük yapanlarla ilgili ayetler (Meal ve tefsir)

Kur'an Bakara Suresi 47 - 48. ayetler meal, tefsir, yorum ve ayrıntılı açıklama

Rahmeti geniş olan Allah her zaman kullarını nimetlerle kuşatır. Ancak bazı ayetler bu nimetlere karşılık nankörlük edenleri ve inkarda bulunanlardan bahseder. Bakara Suresi 47 - 48. ayetlerin meal ve tefsirinin ne anlattığına bakalım.


Bakara Suresi 47 - 48. ayetlerin meal-i şerifi

47- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

48- Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz. (Elmalılı, s. 291)


Bakara Suresi 47 - 48. ayetlerin tefsir ve açıklamaları

Bakara Suresi 47 - 48. ayetlerin İsmail Hakki Bursevi, Elmalılı Hamdi Yazır ve Kadı Beydavi tefsirlerinde yer alan açıklamalarına bakalım.

Bu ayetlerde genel olarak verilen nimetler hatırlatılarak, kıyamet günü gelmeden ondan korunulması gerektiği vurgulanıyor. Yazır da tefsirde şu yorumda bulunuyor: “O (kıyamet günü) gelmeden bundan sakınmalı, bundan korunmalıdır. Demek ki bundan korunmak mümkündür. Fakat geldikten sonra ahirette değil. O gelmeden önce dünyadayken korunmak mümkündür.” (Yazır, s. 291)


Ahirette kime şefaat var?

En dikkat çeken kısım ise o gün geldiğinde “şefaatin” de işe yaramadığı. “Mu'tezile (mezhebinde olanlar) bu ayete dayanarak, ahirette büyük günah işlemiş olanlara şefaat edilmeyi reddetmişlerdir.

Fakat burada şefaatin kabul olunmaması özellikle kafirler hakkındadır. Ve hitap küfürde ısrar edenlere mahsustur. Zira İsrailoğulları kendilerinin babaları ve dedeleri olan peygamberlerin her halde kendilerine şefaat edeceklerine inanıyorlardı. Bu ayet, bunu reddediyor. Yoksa diğer ayetler gelecektir ve hadisler de vardır ki, Allah'ın izniyle yine şefaat olur. Yasaklanmış olan şefaat herkesin kendiliğinden ve Allah'ın iznine bağlanmadan yapılacağı düşünülen şefaatlerdir. Şu halde kendiliklerinden şefaat edebilirler zannıyla peygamberlere ve velilere tapılmamalı ancak Allah'a ibadet etmelidir ki, o istediğine her istediği zaman şefaat ettirir. Ve bununla beraber kıyametin başlangıcı öyle korkunçtur ki, o sırada şefaat da bahis konusu değildir. Herkes kazancıyla kalabilecektir ve bu ayet o zamanı anlatmaktadır.” (Yazır, s.292)


Bakara Suresi 48. ayet İsmail Hakki Bursevi’nin Ruhul-Beyan Tefsiri’nde

Kur'an Bakara Suresi 47 - 48. ayetler meal, tefsir, yorum ve ayrıntılı açıklama

Bursevi ise tefsirinde ayette bahsedilen ve İsrailoğulları’na verilen nimetlere, onlardan çok sayıda peygamberin çıkmasını, krallıklar kurmalarını, hükümdar olmalarını ve diğer nimetlerini gösteriyor.  

Burvesi aynı zamanda 48. ayetin sonundaki “Kimseden bedel de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz.” ifadeleri için şu rivayeti paylaşıyor:

“İkrime'den gelen rivayete göre; "Kıyamet gününde baba, çocuğunun eteğine yapışır ve: “Ey Oğlum! Ben dünyada iken senin babandım. Şu anda, senin bir dane ağırlığındaki iyiliğine muhtaç kaldım. Benim kurtuluşum buna bağlıdır. Sen de durumumu görüyorsun, yardım et.” der. Çocuğu kendisine: “Ben de senin başına gelen şeyin aynısının benim de başıma geleceğinden korkmaktayım. Bunun için sana hiçbir şey veremem, yardımım olamaz” cevabını verir. Adam sonra da, karısının peşine takılır ve ona: “Ey falanca hanım, ben dünyada senin kocandım” diye söze başlar ve kendisini över durur, iyiliklerini sayar, sonra da: “Ben senden tek bir iyilik istiyorum, tek bir sevap bekliyorum. Bunu bana bağışlamanı diliyorum. Senin de gördüğün gibi, benim kurtuluşum senin bana vereceğin o bir tek sevaba kalmıştır” der. Hanımı da: “Ben bunu yapabilecek güçte değilim. Çünkü senin korktuğun şeyin benim de başıma geleceğinden korkarım” der. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Yükü (günahı) ağır gelen kimse, onu taşıması için başkasını çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa onun yükünden (günahından) hiçbir şey yüklenmez.” (Fatır: 18)” (Bursevi, s. 139)


İsrailoğulları’nın alemlere üstün kılınması ve nankörlükleri

“Sizi alemlere üstün kıldığımda.” Alemlere üstün kılınmaları, kendi zamanlarındaki insanlara üstün kılınmalarını ifade eder. Bundan murat, Hz. Musa ve sonrasındaki ecdatlarıdır. Ecdatları ilim, iman ve salih amelle devam ettikleri sürece iltifata mazhar oldular. Allah, onlardan pek çok peygamber ve adil hükümdar getirdi. Ancak nankörlük yaptıklarında zillete düştüler.” (Beydavi, s. 135)


Kaynaklar

Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.

İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul. 

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.

Next Post Previous Post
No Comment
Add Comment
comment url