Kur’an’ın “Allah çocuk edindi” diyenlere cevabı ve ilgili ayetlerin yorum ve tefsiri
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 116-118. ayetlerde “Allah çocuk edindi” diyenlere cevap veriliyor. Ardından Allah’ın bir şeye sadece “Ol!” demesi ile hemen olduğunu vurgulayarak, "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" diyenlere de cevap veriliyor. Bakara suresi 116-118. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.
Bakara suresi 116-118. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu
Aşağıda Bakara suresi 116-118. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi ve Kadı Beydavi tefsirlerinde yer alan yorumlar yer alıyor.
İlk önce ayetlerin mealine bakalım.
Bakara suresi 116-118. ayetlerin meal-i şerifi
116- O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi," dediler. Haşa, O Sübhan'dır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.
117- O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "Ol!" der, o da hemen oluverir.
118- Bilgiden nasibi olmayanlar da, "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalpleri birbirine benzedi. Gerçekten de, yakine ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.
Önceki ayetler: Bakara suresinde mescitlerin harap edilmesiyle ilgili ayetlerin yorum ve tefsiri
Kimler “Allah çocuk edindi” dediler? Kur’an’da buna verilen cevap
Ayrıca bunlar Allah’a oğul isnat ettiler, “Allah bir oğul edindi.” dediler. Yahudiler, “Üzeyir Allah’ın oğlu.” demişlerdi; Hristiyanlar, “Mesih Allah’ın oğlu.” dediler. Arap müşrikleri de, “Melekler Allah’ın kızlarıdır.” dediler. Haşa! Allah Sübhan’dır. O, böyle benzetmelerden, böyle bir ihtiyaç ve böyle bir fanilik şaibelerinden uzaktır. O, yücelerden de yücedir.
Hayır, O’nun evladı yoktur. Aksine, göklerde ve yerde ne varsa, yukarılarda ve aşağıda neler bulunuyorsa, hepsi O’nundur. O’nun mülkü, O’nun mahlûkudur. Her şey ve hepsi O’nun emrine boyun eğmiştir, O’nun iradesine ram olmuştur. (Yazır, s. 395)
“Hepsi O'na boyun eğmiştir” ayeti
"Hepsi" ifadesi, göklerde ve yerde olanların hepsi manasına anlaşılabileceği gibi, Allah’a veled olarak nisbet edilen melekler, Hz. Uzeyir ve Hz. İsa’ya işaret de olabilir. Yani, sizin Allah’a veled kıldıklarınız, O’na itaat eden, boyun eğen kullardır.
Görüldüğü gibi, ayet-i kerime üç cihetle onların sözlerinin fasid olduğunu hissettirmektedir. (Beydavi, s. 187)
Bunlar, “Allah yaratıklarından bazısını çocuk edindi ve onun gerçekten kendi çocuğu olduğunu iddia etti,” dediler. Halbuki Allah’ın gerçekten çocuk doğurması düşünülemeyeceği gibi, çocuk edinmesi de düşünülemez. Yüce Allah, hakkında söylenen bu şeylerden kendisini tenzih ederek, “O, bundan münezzehtir,” buyurmuştur. Yani Allah, çocuğa ihtiyaç duyuran sebeplerden uzaktır. Bu sebep, hayattayken kendisine yardım edecek ve öldükten sonra yerine geçecek birine ihtiyaç duymasıdır. Allah’ın çocuk edindiğini söylemek, O’nun insanlara benzediğini (teşbih) söylemek anlamına gelir. Kuşkusuz çocuk, ancak babasının cinsinden olur. O hâlde, hiçbir şeyin kendisine benzemediği yüce Allah’ın çocuk edinmesi nasıl olur? (Bursevi, s. 227)
Allah’a “baba” denilmesinin eskilere dayanan hikayesi
Eski din ve şeriatlerin mensupları, Allah Teâlâ’ya yaratılışta ilk sebep olması dolayısıyla “Baba” adını verirlerdi. Hatta kendi babalarına “küçük baba”, Allah’a da “büyük baba” derlerdi; fakat “O’nun evladı var” demezlerdi. Sonradan bazı cahiller, bundan maksadın doğurmak ve evlat sahibi olmak olduğunu zannederek, “Babanın evladı olur, öyleyse oğlu var, kızı var,” demeye başladılar.
Bu ise Allah’ı bilmemek ve O’na şirk koşmaktır. Çünkü evlat, ne de olsa babaya benzerlik taşır. Nitekim, “El-veledü cüz’ü ebîhi = Evlat, babanın bir parçasıdır,” sözü boşuna söylenmemiştir. Bundan dolayıdır ki, önceleri Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu” diyen Hristiyanlar, daha sonra ona “Allah” da dediler. Bu ayet de onların bu sözlerinin yanlış olduğunu ispat etmektedir.
Bundan dolayıdır ki, İslam’da Allah’a “Baba” demek küfür sayılmıştır. Böyle bir mana için kullanılan bu deyim, marifetullah (Allah’ı bilme) konusunda cehalete ve ilkelliğe yol açacak derecede zararlı ve art niyetli bir ifade olduğundan derhal yasaklanmıştır. (Yazır, s. 396)
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır” ayeti
«Aksine, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır.» Bu ifade, onların söylediklerini reddetmekte ve görüşlerinin bozukluğunu güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Buna göre anlam şöyledir: Kuşkusuz Allah, göklerde ve yerdeki bütün şeylerin yaratıcısıdır. Bu kapsamın içine melekler girdiği gibi, Hz. Uzeyr ve İsa Aleyhisselam da öncelikle girer.
Bu gerçekten çıkan sonuca göre, Allah’ın göklerde ve yerde bulunan herhangi bir şeyden bir çocuğunun olması mümkün değildir. Öyleyse, onların Allah’a çocuk isnat etmelerinin ya da etmemelerinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü göklerde ve yerde bulunan ne varsa, «hepsi O’na», her şeyden münezzeh olan yüce Allah’a «boyun eğmektedir.» (Bursevi, s. 227)
Ve O, bir işi yapmayı isteyince, sadece ona “Ol!” der, o da hemen oluverir. Başka hiçbir şeye muhtaç olmaz. İşte mülkü olan bütün bu gökleri ve yeri ve bunlardaki her şeyi, bir düzen üzere hep böyle yalnız bir irade ile ve sadece “Ol!” demekle icat etmiştir.
Evlat edinmek ise böyle bir icat ile değil, doğum ile ve güçlükle olur. Şu hâlde, bütün bu kâinat ile O’nun arasındaki ilk ilişki, işte böyle bir yaratma ve yaratılan ilişkisidir. Yoksa doğurma ve çoğalma alakası değildir. (Yazır, s. 396)
“Allah bizimle konuşsa, bize de bir mucize gelse” diyenler
Din konusunda bilgisi olmayan veya bilgisi olsa bile bilgince hareket etmeyen cahiller, Hz. Muhammed'in tebliğ ve din davetine karşı inatlarından, “Allah bize de söylese ya! Yahut bize de bir ayet, bir mucize gelse ya!” demeye başladılar ve inkâr ettiler. Sanki Hz. Muhammed’e gelenler ayet değilmiş gibi davrandılar.
“Yoksa siz de daha önce Musa’yı sorguya çekenler gibi, peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz?” (Bakara, 2/108) ilahi hitabına kulak vermediler. Bunu, Araplar’dan Abdullah b. Ümeyye ve benzerleri, Yahudiler’den Rafi’ b. Huzeyme ve bazı Hristiyanlar söylemişlerdi. Bunlardan öncekiler de Musa’ya ve İsa’ya tıpkı böyle söylemişlerdi. (Yazır, s. 397)
Kaynaklar:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.
İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.
Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.