Bakara suresinde kimlerin cehennem ve cennette ebedi kalacağını açıklayan ayetlerin yorum ve tefsiri
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 81-82. ayetlerde cehennem ve cennette ebedi kalacak insanlar ve onların özellikleri anlatılıyor. Bakara suresi 81-82. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.
Bakara suresi 81-82. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu
Aşağıda Bakara suresi 81-82. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi ve Kadı Beydavi tefsirlerinden yer alan yorumlar yer alıyor.
İlk önce ayetlerin mealine bakalım.
Bakara suresi 81-82. ayetlerin meal-i şerifi
81- Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedi kalıcıdırlar.
82- İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedi kalıcıdırlar.
Önceki ayetler: Bakara suresinde Yahudilerle ilgili ayetlerin yorum ve tefsiri
Ayette geçen "seyyie" kelimesi, "küfür" şeklinde yorumlanmıştır
Her kim bir seyyie kazanır, bir fenalık yapar ve yaptığı fenalık kendisini her tarafından kuşatırsa; içini ve dışını, kalbini, dilini ve diğer azalarını tamamen kaplarsa, kötülüğü alışkanlık haline getirir ve bir de helal görmeye başlarsa, işte bunlar ateş ehli, ateş ashabıdırlar. Onlar o ateşte ebedi kalıcıdırlar. Öyle onların umduğu ve iddia ettiği gibi, yedi günde, kırk günde değil, hiçbir zaman o ateşten çıkıp kurtulamazlar, hep orada kalırlar, orası ebedilik alemidir. Ve bunlar o aleme günaha batmış olarak, kirlilik bulanmış olarak ve temiz hiçbir yanları kalmamış olarak gitmişler ve artık fenalık onların ebedi hasleti ve genel özelliği olmuştur. İnsanı kuşatan bir tek kötülük böyle sonuç verirse birçok kötülüğe bulaşmış olanların halleri artık kıyas edilsin. Demek olur ki, günah her tarafını kaplamamış olanlar, cehennem ateşinde ebedi kalacaklardan değiller. Kalbinde zerre kadar imanı kalabilenler, günahı günah bilenler ve ona helal demeyenler hakkında hulud (ebedi azap) yoktur. Sayılı günler aslında iman edip, iyi ameller işleyen kimseler için tasavvur edilebilir. Diğer taraftan, işte bunlar cennet ehli, cennet ashabıdırlar ve o cennette ebedi kalacaklardır. (Yazır, s.329)
Ayette geçen "seyyie" kelimesi, "küfür" şeklinde yorumlanmıştır. Ayette büyük günah işleyenin cehennemde ebedi kalacağına dair bir delil yoktur. Bu, kafirlere mahsustur. (Bursevi, s. 182)
Bunun tahkiki şöyledir:
Kişi günah işlediğinde, buna son vermezse benzerini yapmaya alışır, gittikçe onu işlemek meyli kendisinde kuvvetlenir. Zamanla hem onu, hem daha büyüğünü işlemeye başlar. Öyle ki, günahlar onu istila eder ve kalbinin bütün latifelerine bulaşır. Kişi sonunda bozulmuş tabiatı ile günahlara meyilli bir hâle gelir, onları istihsan eder, bunlardan başkasında lezzet olmadığına inanır, engel olmaya çalışana buğzeder, o konuda nasihat edeni yalanlar. Şu ayet, bu manaya işaret etmektedir:
“Sonra, Allah'ın âyetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük işleyenlerin akıbeti çok kötü oldu.” (Rum, 10)
Onlar dünyada cehennem ateşini netice verecek işlerle hemhâl oldukları gibi, ahirette de ateşle iç içe olacaklardır. (Beydavi, s. 160)
«İman edip» kalpleriyle Allah'ı ve Muhammed (s.a.v.)'i doğrulayıp «salih ameller işleyenler», farzları yerine getiren ve günahlardan uzak duranlar «ise, işte onlar, cennetliktirler. Orada ebedi olarak kalacaklardır.» Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.
İlahi kanunun bir gereği olarak, cehennemle korkutan ayetlerin hemen ardından, cennetle müjdeleyen ayetler geliyor. Bu, kulların aydınlatılması konusunda O'nun hikmetinin bir gereğidir. Bazen teşvik, bazen korkutma; kimi zaman müjde, kimi zaman da uyarı niteliğinde olur. Çünkü insan olgunluğa, lütuf ve kahr ile birlikte yükselir. Böylece Cemal ve Celal cennetini elde eder. (Bursevi, s. 183)
Kaynaklar:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.
İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.
Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.