Bakara suresinde Yahudilerle ilgili ayetlerin yorum ve tefsiri
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresi 75-80. ayetlerde Yahudilerin İslam’ı neden inkar ettiği, Allah’ı duydukları halde Tevrat’ı tahfir etmeleri, Hz. Muhammed’in (sav) özelliklerini bile bile gizlemeleri ve buna rağmen cehennemde sayılı gün kalacakları iddiaları yer alıyor. Bakara suresi 75-80. ayetlerin meali, tefsiri ve farklı tefsirlerde yer alan yorumlarına bakalım.
Bakara suresi 75-80. ayetlerin meali, tefsiri ve yorumu
Aşağıda Bakara suresi 75-80. ayetlerin Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde yer alan meali ve Elmalılı tefsiri ile birlikte İsmail Hakki Bursevi, Kadı Beydavi, Mukatil bin Süleyman ve Muhamed Esed tefsirlerinden yer alan yorumlar yer alıyor.
İlk önce ayetlerin mealine bakalım.
Bakara suresi 75-80. ayetlerin meal-i şerifi
75- Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelamını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi.
76- Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, “Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi.
77- Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir.
78- Bunların bir de ümmi (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar.
79- Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için “Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!..
80- Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş azabı dokunmaz". De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldınız? Böyle ise Allah sözünden dönmez. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
Önceki ayetler: Bakara suresinde ölünün diriltilmesini anlatan ayetlerin yorum ve tefsiri
İlk Müslümanların, Yahudilerin de iman etmesini beklemesi
“Şimdi, onların tebliğ ettiğiniz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz?” Burada Müslümanlara hitap edilmektedir. İslam'ın ilk döneminde özellikle o zamanlar çok sayıda Yahudinin yaşadığı Medine'ye hicretten sonra Müslümanlar, Yahudilerin, tevhidî inançlanndan dolayı Kur’an mesajına ilk koşacaklar arasında bulunacaklarım bekliyorlardı. Bu, hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir beklenti oldu. Çünkü Yahudiler, kendi dinlerini sadece İsrailoğullarîna adanmış bir çeşit ulusal miras olarak kabul ediyorlar ve yeni bir vahyin gereğine -veya olabilirliğine- inanmıyorlardı. (Esed, s. 69)
Ey iman ehli! Artık bu katı kalplilerin, sizin iyilik temennilerinizden dolayı toptan imana geleceklerini ve ahir zaman Peygamberini ve onun getirdiği kitabı tasdik edeceklerini mi ümit ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki; Allah'ın kelamını, yani Tevrat'ı işitirler, bellerlerdi de sonra yine onu tahrif ederlerdi, manasını değiştirecek bir surette kelimelerin ve harflerin yerlerini, manalarını değiştirirlerdi. Hem bunu anlayamadıklarından, akıl ve idrak noksanlığından dolayı değil, akılları erdikten, ne manasında, ne de Allah kelamı olduğunda asla şüpheleri kalmadıktan sonra bile kasden yaparlardı. (Yazır, s. 327)
Yahudilerin Allah kelamını bilerek tahrif etmeleri
Burada bahsi geçen Yahudilerin, Hz. Musa'nın seçip Tur'a götürdügü yetmiş kişi olduğu da söylendi. Bunlar, Cenab-ı Hakkın Hz. Musa ile konuşmasını duydular, döndüklerinde kavimlerine duyduklarını anlattılar, ama sonunu şöyle bitirdiler: Allahu Teâlâ bildiriyot ki: Bunları yapmaya gücünüz yeterse yapın, ama isterseniz de yapmayın!”
“Onu, bile bile tahrif ederlerdi.”
Onlar, Allah’ın kelamını hiçbir şüphe kalmayacak şekilde anladıktan sonra, bile bile böyle yapıyorlardı.
Ayet şu manayı ifade eder: Bunların âlimleri ve öncüleri bu durumda iken, avam ve cahil olanlardan ne beklersin? Onlar da inkâr etse ve tahrifte bulunsalar çok da garip karşılamamak gerekir, onların bu konuda sabıkası vardır. (Beydavi, s. 157)
İşte bunun üzerine yüce Allah, İsrailoğullarının inat konusunda hepsini geçtiğini Hz. Peygambere haber verdi. Yahudiler birçok açık mucizeye rağmen, hep inatçılıkla karşı çıkmışlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in zamanındaki kitap ehlinin sergiledikleri tavır karşısında, Allah kendisini teselli için gerekeni bildiriyordu. Çünkü kitap ehlinden inananlar ve daveti kabul edenler oldukça azdı. (Bursevi, s. 175)
"Oysa onlardan bir bölümü," daha önce yaşamış olan atalarından bir kısmı, "Allah'ın" Tevrat'ta okudukları "sözünü işitiyor, ona akıl erdirdikten," gerçeği anlayıp bu konuda hiçbir kuşkuları kalmadıktan "sonra," Hz. Peygamber (s.a.v.)'in nitelikleri ve recm ayeti gibi Tevrat'ta bulunan hükümleri değiştiriyorlardı. Atalarının izinden giden bu kimseler nasıl iman etmiş olurlar? Çünkü bunlar inatçı bir toplumdurlar. Bu bakımdan, onlardan iman etmeleri beklenmez. "Bile bile onu değiştiriyorlardı." Tevrat'ın doğru ve kendilerinin de yalancı olduğunu bile bile onu bozuyorlardı. Ayetteki "Allah'ın sözünü işitiyorlar"dan maksat, Hz. Musa'nın okuduğu Tevrat'ı işitiyorlar, demektir. (Bursevi, s. 176)
Yahudilerin, Tevrat’ta bulunan Hz. Muhammed’in (sav) özelliklerini gizleme çabaları
Üstelik bunlar münafıktırlar. Artık böylelerinden iman beklenir mi? İman edenlere rastladıkları zaman diğer münafıkların yaptığı gibi "Biz iman ettik" derler, fakat birbirleriyle yani bu münafıklar, kendileri gibi münafık olan benzerleriyle tenha bir yerde kaldıkları zaman, her biri, bir diğerine şu suretle sitem eder derler ki: "Yahu, siz onlara, yani Muhammed (sav) ve ashabına Rabbinizin huzurunda sizinle münakaşa ve mübahase ederek size üstünlük sağlasınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı sırları ve hakikatleri haber veriyorsunuz?" Yani gerek ahir zaman Peygamberinin vasıf ve özellikleri, gerek İsrailoğulları'nın geçmiş maceraları hakkında Allah'ın Tevrat'ta siz Yahudilere haber verdiği bilgileri onlara bildiriyor ve sizi mağlup etmeleri için ellerine delil mi veriyorsunuz? Siz söylemeseniz, onlar bu sırları, bu gerçekleri nereden bilecekler? Sizin hiç aklınız yok mu? Hiç mi düşünmüyorsunuz? Bu sırların açıklanmasının sonu nereye varacak, şunu bilmiyorlar mı? diye birbirlerine sitem ve serzenişte bulunurlardı. Lakin her halükarda Allah onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilir. Ve bildiği için Peygamberine de bildirir.
Şu halde Kur'an'ın asıl Tevrat'ı tasdik eden beyanları ve İsrailoğulları hakkında gizli bilgilerden Müslümanların haberdar olmaları ve Hz. Peygamber'in vasıf ve özelliklerinin Tevrat'ta da yer almış olduğunu bilmeleri, bazı Yahudilerin bu sırları Müslümanlara açıklamış olmalarından dolayı değildir; doğrudan doğruya Allah'ın, kendi Peygamberine bunları vahiy yolu ile bildirmesindendir, Hz. Peygamber'in hak peygamber olmasındandır. İşte o Yahudi bilginler bunları bilmezler mi? Bilmesine bilirler, ama bildiklerini söylememek için yer yer tahrif ederler.
Bir de bunların içinde ümmileri vardır ki, okuma yazma bilmezler, kitabı anlamazlar, sadece birtakım ümmiyyeler (kuruntular) beslerler. Bütün bildikleri hayal meyal mefkurelerden, duydukları taklidi temennilerden ibarettir. (Yazır, s. 327-328)
Yahudi din bilginlerinin Hz. Peygamber’in Tevrat’ta bulunan niteliklerini değiştirmeleri
Rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye gelince Yahudi din bilginleri, bundan böyle liderliğin ellerinden gideceğini, gelir kaynaklarının kuruyacağını görünce korkmaya başladılar. Bunun için ayak takımından kimseleri iman etmekten alıkoymak için, Hz. Muhammed ile ilgili olarak Tevrat'ta bulunan: "Ahir zaman peygamberi, gül yüzlü, kıvırcık saçlı, sürme gözlü, orta boylu" gibi nitelikleri değiştirerek bu ifadeler yerine: "Uzun boylu, mavi gözlü, düz saçlı..." gibi ifadelerle değiştirdiler. İşin gerçeğini bilemeyen sıradan Yahudiler durumu hahamlara sorduklarında, hemen kendilerinin değiştirip yazdıkları ifadeleri okuyor, dolayısıyla bu niteliklerin Rasûlullah'ta olmadığını gören bu kişiler de onu yalanlıyorlardı. Çünkü hahamlar yaptıkları bu değişikliğin karşılığında rüşvet alıyorlar, bunu önemsiz bir dünyevilik için yapıyorlardı. Ayette "az bir değer" ifadesinin geçmesi, dünyadaki tüm varlığın yok olacağı ve bunların yaptıkları şeylerin de bir faydası olmayacağındandır. (Bursevi, s.179)
Yahudilerin ‘biz cehennemde 7/40 günden fazla kalmayacağız’ iddiası ve Kur’an’ın bu yalana cevabı
Onlar {yani, Yahudiler} bir de, "Sayılı günler {yani, atalarımızın buzağıya tapma süresi olan kırk gün} dışında bize ateş dokunmaz" {çünkü "Biz Allah' ın oğulları ve sevgilileriyiz", yani "Allah ' ın nebilerinin ço cuklarıyız" } dediler. (Mukatil, s. 97)
Yine Yahudiler boş bir iddia olarak dediler ki: "Bize sayılı günler dışında, yedi günle sınırlı çok kısa bir zaman dışında asla ateş dokunmayacaktır." Onlar: "Dünya günleri yedi bin yıldır. Biz her bin yıl için bir gün azap göreceğiz" derler. Ya da: "Atalarımızın buzağıya taptıkları günler sayısında, yani kırk gün azap göreceğiz" derler. Ayrıca şunu da söylerler: "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. Dolayısıyla hiçbir zaman azap görmeyeceğiz. Yalnızca babanın oğula ve sevenin sevdiğine yaptığı türden çok kısa bir süre için ceza görecek, sonra da bağışlanacağız." Kuşkusuz bütün bunlar boş ve asılsız iddialardır. Küfrün cezası, tıpkı imanın mükafatı gibi, ebedidir. Çünkü bir dine inanan kimse, sürekli bir hayat için ona bağlanır. Bu yüzden karşılığı da sürekli olacaktır. (Bursevi, s. 181)
Ey Muhammed (sav), sen onlara şöyle söyle ve de ki: "Siz, bu konuda Allah’tan bir ahid, bir söz mü aldınız? Eğer öyleyse, Allah ahdini bozmaz, verdiği sözden dönmez. Yoksa bilemeyeceğiniz bir şeyi Allah'a iftira ederek söyleyiveriyor musunuz?" (Yazır, s. 329)
Yahudiler, biz günahlarımızdan dolayı cehennemde 7 gün, 40 gün gibi kısa bir süre kalcağız derlerdi. Bu ayet de bu sözlerine karşılık veriyor ve gerçeğin onlar dediği gibi olmadığına işaret ediyor.
Kaynaklar:
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt 1, Azim Dağıtım, İstanbul.
İsmail Hakki Bursevi, Ruhul-Beyan Tefsiri, Cilt 1, Damla Yayınevi, İstanbul.
Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, Cilt 1, Çev: Şadi Eren, Selsebil Yayınları, İstanbul, 2011.
Mukatil bin Süleyman, Tefsir-i Kebir, Çev: M. Beşir Eryarsoy, Cilt 1, İşaret Yayınları, İstanbul, 2006.
Muhammed Esed, Kuran Mesajı Meal-Tefsir, Çev: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İşaret Yayınları, İstanbul, 2015.